neva kitap tahlili ,

Erdemli İnsanın Yol Haritası /  İbn Hazm

Kulliyetu Neva Kulliyetu Neva Jun 08, 2022 · 7 dakika okuma süresi kişi tarafından kere görüntülendi.
Erdemli İnsanın Yol Haritası /  İbn Hazm
Paylaş

🌿

بسم الله الرحمن الرحيم

Erdemli İnsanın Yol Haritası

 İbn Hazm

Çeviri: Cemal Aydın

Sufi Kitap, Davutpaşa/İstanbul, Nisan 2021, 121 Sayfa, 14 Bölüm

Kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah azze ve celle’ye hamd, hidayetine, nurlu yoluna tabi olan kullarına, nebilerine ve rasulü Muhammed’e salat ve selam olsun.

Endülüs’te devletin karar merkezinde bir bakanın oğluyken, iç savaşta tüm varlığını ve mevkiini kaybetmiş, yoksulluğa düşmüş, ülkesini terk etmek zorunda kalmış, çok çile çekmiş bir ilim adamı olan İbn Hazm’ın bu değerli eseri, kendi yaşantısından elde ettiği deneyimler ve gözlemler neticesindeki isabetli tespitleri ve nasihatleri barındırmaktadır. İbn Hazm, titizlikle kaleme aldığı bu eserinde verdiği öğütlerin okuyucuları tarafından iyi düşünülüp uygulandığı takdirde ahlaklarındaki bozuklukları ıslah etme ve nefislerindeki hastalıkları tedavi etme yolunda fayda sağlayacağını ve kişinin sahip olacağı nice hazinelerden çok daha hayırlı olacağını [1] ifade etmektedir.

Kitap isminden de anlaşılacağı üzere insana erdemli olmanın yol haritasını çizmektedir. Erdemli olmaya doğru giderken izlenen adımlarda gözetilmesi gereken birtakım konular mevcuttur. İbn Hazm eserini inşa ederken bu konuları belirlediği bölümlerde zikretmektedir. Bu bölümler:

-Nefislerin tedavisi ve ahlakın düzeltilmesi,

-Akıllı davranış ve gönül huzuru,

-İlim edinmek,

-İnsanlarla ilişkilerde gözetilecek kurallar,

-Güzel ahlak ve görgü kurallar

-Ahlaki bozuklukların tedavisi,

-Sohbetlerde bulunmanın kuralları,

İnsandaki bilme, övülme ve anılma arzusu (vd.) şeklinde sıralanmaktadır.

Allah Teâlâ’nın kâinatta çeşit çeşit yarattığı insan vardır fakat herkesin ortak duygusu ve gayesi kaygıdan uzak olmayı arzulamaktır. İbn Hazm ise, kaygıdan kurtulmanın tek çaresinin Allah’a yönelmek ve ahiret için amel etmek olduğunu ifade etmektedir [2] Kişi nefsini geçici olan âlemin ihtirasına harcamak yerine ebedi olana yönlendirip çabasını bu uğurda verdiğinde akıllı davranmış ve gönül huzuruna erişmiş olur [3] Çünkü artık davranışları ve duyguları da bu doğrultuda şekillenir. El-Hâlık olanın sözlerini, fıtratına uygun hudutları dikkate alır ve ona göre yaşamını düzenler. Böylelikle nefsini hayra eğilimli hâle getirmiş olur. Nitekim İbn Hazm bu konu hakkında şöyle bir misal getirmektedir: “Allah’a yönelmek ve ahiret için çaba göstermek yerine nefsini geçici olan âlemin ihtirası için harcayan kimsenin misali, yakutu çakıl taşıyla değişen kimsenin misali gibidir. [4]

Erdemli davranışlara veya rezilce hareketlere, ibadetlere ya da günahlara yönelişte de kesin belirleyici fark, nefsimizin bunlara olan eğilimi veya nefretidir. “Nefse ve onu düzenleyene, ona hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene.” (Şems, 7-9) Rabbimizin de ayetinde buyurduğu üzere insanın mayası takva ve fücurdan teşekkül etmektedir. İyi kimse, nefsini iyi davranışlarla ve ibadetlerle haşır neşir edip Allah’a karşı isyan ve itaatsizlikten sakınırken; kötü kişi ise, nefsini isyan ve itaatsizliklerle yönlendiren, iyi davranışlar ve ibadetlerden uzaklaştıran kimsedir. [5] Buna mukabil Allah azze ve celle’nin kullarına verdiği müjde, mükâfat ne de güzeldir. “Rabbinin huzurunda korku ile duranın ve nefsini kötü arzulardan alıkoyanın varacağı yer cennettir!” (Naziat, 40-41) Bütün erdemleri kendisinde toplayan bu veciz ayetin üzerinde düşünmekte fayda vardır. İşte o vakit yaşadığımız hayatın aslında şimdiki andan ibaret olmadığının farkına varır, bir göz açıp yumacak kadar geçici olanı sonsuzca sürüp gidecek olan bir saadete tercih etmeyiz. [6]

Eser, ilmü’n-nefs alanında okura faydalı pratikler de sunmaktadır. Buna yönelik ruha hitap eden yazarın şu aktarımı kayda değerdir: “İnsan uyuduğunda bu dünyadan çıkıp uzaklaşır, her türlü sevinci ve hüznü unutur. Şayet o hali uyandığında da devam ettirebilseydi, gerçek mutluluğu tadardı.” [7]

İbn Hazm, bir başka bölümde erdemli olmanın yol haritasında adım adım ilerlerken ilmin meziyeti ve cahilliğin kusuru üzerine düşündürmekte ve insanı faydalı olan ilme yönlendirmektedir.

“İlmin tek meziyeti, cahillerin çekinip sana saygı duymalarını, âlimlerin de seni sevip değer vermelerini sağlamaktan ibaret olsaydı bile bu durum ilim edinmek için yeterli bir sebep olurdu. Yine ilimle uğraşmanın tek faydası, kişiyi yıpratıcı kuruntulardan, endişeden başka bir şey doğurmayan heveslerden ve ruhu yıpratan düşüncelerden kurtarmaktan ibaret olsaydı bile, ilim peşinde koşmak için bu haydi haydi yeterdi.”

“Cahilliğin tek kusuru ise, cahilleri ilim adamlarını kıskanmaya ve kendilerine benzeyen adamları görüp sevinmeye itmekten ibaret olsaydı bile, cahillikten kaçınmak için bu yeterli ve gerekli bir sebep olurdu.” [8]

Öyleyse ilmin, bu dünyadaki ve öte âlemdeki diğer bütün yararlarını ve cahilliğin de aynı şekilde iki âlemdeki diğer bütün zararlarını gelin birlikte düşünelim…  

Devamında ise yazar, ilimlerin en değerlisinin kişiyi Yaradan’ına yakınlaştıran ve O’nun rızasını kazandıran ilim olduğunu belirtmektedir. Erdemlerin uygulanmasında ilmin yararı pek büyüktür çünkü erdemin güzelliğini bilen insan, ara sıra da olsa onu uygular. Ahlaksızlığın çirkinliğini bilir, her zaman olmasa da o tür şeylerden kaçınır.[9]

Faydalı ilmi bu yolda azık edinmeyen kimse ise erdemlerini ortadan kaldıracak sakat tutumlara düşebilmektedir. Niyetine riya bulaştırması bu tutumlardan biridir. Kişi bu durumda hemen hemen müşrik (Allah’a şirk koşan) durumuna düşer. Hâlbuki erdemli insan, yaptığını yalnızca Allah için yapan ve karşılığını da yalnızca Allah’tan bekleyendir. [10]

Bu hayırlı meziyeti elde etmek, ahlakı erdemle süslemek yazarın da aktardığı üzere pek tabi kolay değildir. Bu yolda ilerlerken kişinin nefsinde bulunan birtakım kusurları da gözden geçirmesi üzerine düşünmesi, törpülemesi gerekmektedir. Aksi halde bu kusurlar hedefimiz önünde engelleyici birer unsura dönüşebilmektedir.

Kendini beğenme eğilimine kapılmak bu kusurlardan biridir. Kişi eksik taraflarını aklına getirme yoluyla bu ahlaki bozukluğunun tedavisini sağlayabilir. [11] Bunun hakkında İbn Hazm, insanın tefekkür dünyasını derinleştiren, ufkunu genişleten pratikte fayda sağlayacak olan birtakım nasihatlerde bulunmaktadır:

“Beden gücüyle övünen, bilsin ki katır, boğa ve fil ondan daha güçlüdür.

Ağır yükleri taşımakla övünen kimse, bilsin ki eşek ondan daha fazlasını taşır.

Sesinin güzelliğiyle övünen kimse, bilsin ki kuşların pek çoğunun sesi onunkinden daha güzeldir.” [12]

“Aklına hayransan, zihninden geçen bütün o kötü düşünceleri ve aklına gelen bütün o sapkın arzuları bir düşünsene! Aklının acizliğini o zaman anlarsın.” [13]

“Bilginle gururlanmaktaysan, bu liyakatin asıl sahibi sen değilsin; o sadece Rabbinin sana bahşettiği bir lütuftan ibarettir, unutma!..” [14]

Bize verilen nimet cinsinden her türlü meziyetin (güzellik, ilim, cesaret, güç, zenginlik, nesep…) zatımızdan kaynaklanmadığını ve her an varlığını yitirebileceği durumlarla karşı karşıya olduğunu bilmek de, nefse acziyeti hatırlatmakla birlikte bu nimetlerin sahibine şükrü ziyadeleştirir.

Günahlar ve ahlaksızca davranışların bütünü de kişiye rotasını kaybettiren kusurlardandır. Aklın kendisi bu kusurlardan kaçınmayı aklın sahibi ise bu kusurlara zemin oluşturacak yersiz arzuları beslememeyi bilir. Böylelikle ibadet ve güzel davranışlarını arttırma yoluyla Rahman’a yakınlaşıp eşsiz bir şöhret kazandıracak olan katında hayırla anılmaya değer amellere muvaffak kılınır. [15]

Yine bu doğrultuda İbn Hazm mücadelesini verdiği her türlü kusur ve eksikliğinin çözümünü kendi yaşamından tecrübe ettiği üzere, yalnızca Allah azze ve celle’nin yardımına ve keremine dayanmakla elde edebildiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla kötü eğilimleri alt etmek, din ve dünya açısından hayırlı olanı gerçekleştirmek gibi erdemlere hiç şüphesiz ki Allah azze ve celle’nin verdiği güç ve kuvvet sayesinde erişildiği anlaşılmaktadır. [16]

Yazar, erdemli olma yolunda kişinin edindiği dostlukların ve çevrelerin de pek mühim olduğunu vurgulamaktadır. “Kusurlarını yüzüne vuran kişi, seninle dostluğunu devam ettirmek isteyendir. Yanlışlarını görmezden gelense senden uzaklaşmak isteyendir.” [17]

Nitekim dost ve arkadaş edinmek; hoşgörü, yüce gönüllülük, sabır ve anlayış gösterme gibi pek çok erdemi bir araya getirmektedir. [18]

Kitabın yanı sıra dikkate değer, etkileyici bir diğer nokta ise, yazarın kendi hayatıdır. Kitabı okuduğumuzda kendisi hakkında az da olsa bir malumat edinilmektedir. Endülüslü İbn Hazm, yirmi altı yaşından önce daha çok dil bilgisi, şiir, hitabet, mantık ve tarih gibi konularla ilgilenmişken o yaştan itibaren fıkıh, hadis ve diğer İslami ilimleri öğrenmeye başlamış ve çok kısa zamanda döneminin değerli, sayılı âlimlerinden biri haline gelmiştir.

Farklı alanlarda pek çok eser kaleme alan İbn Hazm’ın bu nadide eserinin, aynı zamanda Arapça ve Fransızca gibi dillere çevrilmiş nüshaları da mevcuttur. 

Üstünde uzun uzun düşünülüp hayli zahmetle kaleme alınan bu kitaptaki tespitler bir ömür aynasıdır. Nasihat alıp hayatına nakşedene ne mutlu ki işte erdem sahibi odur.

Sonuç olarak adalet, idrak, cesaret ve cömertlik olmak üzere dört temel esas kapsamında inşa edilen erdemi bilmek isteyen kimse, [19] yazarın da aktarımı üzere, bütün erdemleri kendisinde toplayan yüce Allah azze ve celle’nin ve güzel ahlakın tamamlayıcısı olan elçisi Muhammed aleyhisselam’ın emirlerine bakıp onlara uymalıdır.[20]

Erdemli olma doğrultusunda elimizdeki yol haritasını takip ederken manevi gelişimimize katkı sunan, insanlarla muamelelerimizde kurallar sunan ve yanımıza azık olarak edineceğimiz nitelikteki bu kitabın fener tuttuğu ve sarıldığımızda pusulamızın asla şaşmayacağı asıl kitap Nur’ul Furkan olan Kur’an-ı Kerim’dir. Rabbimden niyazımız bizleri fıtratımızın pusulası ve tüm güzel ahlakın, erdemin öğreticisi olan Kuran’a bağlı bir nesil kılmasıdır.

Başta ve sonda hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

* Bu değerlendirme Neva talibelerinden Rabia Seven tarafından yapılmıştır.


[1] Giriş Bölümü, S. 10.

[2] Birinci Bölüm, S. 14.

[3] Birinci Bölüm, S. 15.

[4] Birinci Bölüm, S. 15.

[5] İkinci Bölüm, S. 19.

[6] İkinci Bölüm, S. 22.

[7] İkinci Bölüm, S. 22.

[8] Üçüncü Bölüm, S. 23.

[9] Üçüncü Bölüm, S. 28.

[10] Dördüncü Bölüm, S. 47.

[11] Onuncu Bölüm, S. 86-87.

[12] İkinci Bölüm, S. 20.

[13] Onuncu Bölüm, S. 86.

[14] Onuncu Bölüm, S. 87.

[15] On İkinci Bölüm, S. 117.

[16] Dördüncü Bölüm, S. 47.

[17] Beşinci Bölüm, S. 49.

[18] Beşinci Bölüm, S. 53.

[19] Dokuzuncu Bölüm, S. 76.

[20] Onuncu Bölüm, S. 105.

Kulliyetu Neva
Kulliyetu Neva
Takip et: