gündeme dair ,

Kudüs İzlenimlerim

Aug 31, 2022 · 14 dakika okuma süresi kişi tarafından kere görüntülendi.
Kudüs İzlenimlerim
Paylaş

Bismillah…

6-9 Haziran 2022’de ziyaret ettiğim Kudüs ve çevresine dair izlenimlerimi daha ziyade fotoğraflar eşliğinde sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ben daha önce hiç umreye de gitmediğim için bu benim bir kutsal beldeye ilk gidişimdi. Aynı zamanda yurt dışına da ilk çıkışımdı bu. Sanırım hep grupla hareket ettiğim için hiç yabancı bir beldedeymişim gibi de hissetmedim. Elhamdülillah inişimizde havalimanında da bize bir problem çıkarmadılar. Yafa’da birkaç yeri gezdikten sonra Kudüs’e geçtik.

Burada Zeytin Dağı’nın üzerinden şehre bakıyoruz. Mescid-i Aksa’yı ilk buradan gördük. Hemen önümüzde Yahudi mezarları mevcut.

Sahire kapısından girdikten sonra Kudüs Eski Şehir’in hayran olunası küçük yollarından Mescid-i Aksa’ya doğru yürümeye başladık. Yol boyu boynumuzda asılı kartvizitlerimizdeki Türk bayraklarını gören ve bize gülümseyen Filistinlilerle selamlaşarak ilerledik. Özellikle çocuklar öğrendikleri Türkçe kelimelerle tatlı, utangaç gülüşleriyle karşıladılar bizi. Kendi memleketimizde ancak bu kadar sıcak karşılanabilirdik. Mescid-i Aksa’ya ilk olarak Hıtta kapısından giriş yaptık. Burada İsrail askerleri göstermelik bir şekilde çantalarımıza baktıktan sonra onları ardımızda bırakıp bize ait olan mescidimize giriş yaptık.

Mescid-i Aksa’ya girişimiz tam akşam ezanı sırasındaydı. Aslında o anda hem yurt dışında yabancı bir yerde olduğumu ilk kez idrak ettim ama alışılmadık bir biçimde de tanıdık ve aşina bir yerde olduğum için evimde gibiydim. Bir yandan tatlı tatlı yürüyüp oranın havasını içime çekmek isterken, bir yandan namaza yetişmem gerektiği için tam manasıyla selamlaşamadan bir şaşkınlık içerisinde Kubbetü’s-Sahra’da namaza durduk. Hem orada bulunuşumuz hem imamın insanın içine işleyen Kur’an kıraatiyle, namazı ikame eden insanlar arasında dolu dolu gözlerle namazı bitirdikten sonra ancak etrafı hayran hayran seyretmeye koyulduk. Her noktasını tek tek gezip fotoğraflar çekerek anılarımızı kalıcı hâle getirmeye çalıştık. 

Mescid’i Aksa, Filistinliler için hayatın etrafında şekillendiği bir konumda aslında. Sadece koruma anlamında da değil kalpleriyle mescidlere bağlılıklarını hissediyoruz. Aynı zamanda bir sosyalleşme alanı da. Filistinli ev hanımlarının yapraklarını alıp, mescidin avlusunda yemeklerini hazırladıklarına bir yandan da muhabbet ettiklerine, çocukların etraftaki koşuşturmalarına ve oyunlarına şahit olabiliyoruz.

Ya da mescidin içinde gerek İslami, gerek diğer alanlarda derslerini çalışan her yaştan öğrenciyle veya annesine günlük Kur’an ezberini veren bir çocukla karşılaşabiliyoruz. Şüphesiz ilim halkalarının en çok yakıştığı yer mescidler. Türkiye’de bu geleneğe çok rastlayamadığımız için burada ara ara karşılaştığımız ilim halkalarını ve derslerini, burada çalışan, okumalarını burada yapan insanları görünce çok gıpta ettim. 

Bu yolculuğumda bana en güzel hissettiren şeylerden biri de özellikle sabah namazlarında, kıble mescidinde üstümüzde uçuşup duran kuşların sesiydi. Her ümmet kendi dua ve zikirleriyle eşlik ediyordu bu cemaate. 

Maalesef düzenli olarak günde 3 kere baskınlar düzenleniyor mescide. Önce birkaç İsrail polisi Kıble Mescidi dahil kapalı mescidlerin içine girerek kaç kişinin olduğunu, ortamı kontrol ediyor. Daha sonrasında yerleşimciler polislerin eşliğinde, onların korumasıyla Megaribe kapısından mescide giriyorlar. Kıble mescidi önünden Mescid-i Aksa’nın doğu suru tarafından bir tur atarak Silsile kapısından çıkıyorlar. Artık her fırsatta zamansal bölünmenin artık kendilerine yetmediğini mekânsal bölünme de istediklerini ve bunun için çalışmalar yaptıklarını duyuyoruz. 

Burası doğu surunun önündeki Babu’r-Rahme mescidi. Arkasında Rahmet kapısı var ve onun da önünde Babu’r-Rahme mezarlığı. Rahmet kapısı, Selahaddin Eyyubi zamanında kapatılmış güvenlik nedeniyle. Bu kapının karşısında Zeytin Dağı var. Yahudiler Mesih’in bu tepeye ineceğine, ölülerin buradan diriltileceğine ve Sırat köprüsünün de bu tepe ile Beytu’l-Makdis arasında kurulacağına inanıyorlar. Dolayısıyla yapmak istedikleri mabedin girişi buradan olacak. Bu yüzden bu kapının açık olmasını istiyorlar ve mekânsal bölünme için talep ettikleri yerlerden birisi de burası. 

Bu yıl 5 Haziran’da, 1967 altı gün savaşlarının yıldönümünde Mescid-i Aksa’ya yaklaşık 3000 yerleşimci baskın düzenlemiş. Bu şimdiye kadar olan en yüksek sayı imiş. Ve her geçen gün bir adım daha ileriye giderek Mescid’in içindeki işgallerini çeşitli ritüellerle ve ayinlerle artırıyorlar. Gerçekten murabıtların direnişini, orada bulunuşlarının ve mescidi yalnız bırakmayışlarının önemini daha iyi anlamış oldum. Geçmişten de gördüğümüz gibi bu küçük adımlarla daima göz göre göre işgallerini ilerletmişler. Bu yüzden bu ilerleyişlerine karşı bizim de tepkisiz kalmamamız ve Filistin halkını yalnız bırakmamamız önemli.

Kıble Mescidi’nin solunda merdivenlerden aşağı indiğimizde çok büyük bir mescid ile karşılaşıyoruz. Burası Mervan Mescidi. Haçlılar devrinde burayı ahır olarak kullanıyorlar ve buraya Süleyman’ın ahırı diyorlarmış. Selahaddin Eyyubi zamanında burası temizlenmiş ve bir mahzen olarak kullanılmaya başlanmış ama bu isimle anılmaya devam etmiş. 1995 yılında İngiltere’de çıkan bir gazetede İsrail ile Filistinliler arasında buranın sinagog yapılması mescidin üzerinin de Müslümanlarda kalması şeklinde bir anlaşma yapıldığına dair bir haber yayınlanması üzerine Müslümanlar böyle bir şeyin asla mümkün olmayacağını söyleyerek akın akın buraya geliyorlar ve 60 günde burayı tamamen temizleyip mescide çeviriyorlar. Yahudiler siz buraya Süleyman’ın ahırı diyorsunuz, bir yerde Süleyman ismi geçiyorsa burası bize aittir diyorlar. Bunun üzerine buranın ismi Mervan Mescidi olarak değiştiriliyor. Bu olay bize isimlendirmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yahudiler tarih boyunca gerek kelimeleri değiştirmek olsun gerek isimlendirmelerle oynamak olsun hakikati eğip bükmek için bu yöntemi sık sık kullanmışlardır. Kendi terminolojimizi kullanmamızın önemini de daha iyi bir şekilde görmüş oluyoruz böylece. “İsimler ve kavramlar bir kültürün iskeletini oluşturur. Kelimeler ve kavramlar üzerinde oynanması aynı zamanda bir kültür sömürgeciliğidir. Kültür sömürgeciliği ise toplumların kendi kültürlerine sahip çıkmalarına engeldir.” [1]

Yıl 1967.  İsrail ordusu, Mekke ve Medine’den sonra Müslümanlar için dünyadaki en kutsal üç yerden biri olan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya girerek Kubbetüs-Sahra’nın alemi üzerine İsrail bayrağını asar. Dönemin Kudüs Başkonsolosu (1967-1971) Ali Refik İleri’nin makam aracı Harem-i Şerif’in kapısı önünde durur.

Araçtan inen diplomat, Harem’de bulunan işgal ordusu komutanına kısa ve öz konuşur: “Siz Arapları yendiniz; tüm Müslümanları değil.  Burası sadece Araplara değil, tüm Müslümanlara aittir.  O bayrağı hemen indirmezseniz bunu İsrail ile Türkiye arasında savaş sebebi addederiz.” [2]

Ali Refik İleri, Türkiye’den gelen bir talimat üzere değil kendi inisiyatifi ile yapmıştır bu çıkışını ve 2 saat içinde o bayrak inmiştir. O yıllarda Türkiye’nin siyasal anlamda durumu ortadadır ama ben bu olaydan tek bir adamın dik duruşu ve cesaretinin kıymetini anladım. Şu anda bizde eksik olan da bu ruh belki. Rehberimiz bahsedene kadar ismini ve bu olayı hiç duymamış olduğuma çok üzüldüm ve bu yüzden benim gibi duymamış olanlar varsa diye özellikle paylaşmak istedim. 

Burası Zeytin Dağı’na giderken geçtiğimiz Müslümanlara ait bir mahalle ve burada bulunan işgal edilmiş bir apartman. Zeytin Dağı’ndaki varlıklarını göstermek amacıyla birçok yerden görülmesi için büyük bir bayrak astıklarını görüyoruz. Burası bize ait, varlığımız burada, demek amacıyla. Aslında bu bayraklar da işgallerinin bir kanıtı niteliğinde. Kendilerini ispatlama çabalarının bir işareti. İşgal ettikleri her binaya, her eve asıyorlar.

Burası da el-Halil şehrinde bir Müslüman mahallesi. Solda Müslüman ailenin evi ve sağda da işgal edilmiş, Müslümanlardan alınmış bir ev. Bir yerleşimciye verilmek üzere restore ediliyor.

Tel Aviv’de havalimanından Yafa’ya geçtiğimizde bizi karşılayan ilk şey bu görüntü oldu. Caddelerde boydan boya her yere lgbt bayrakları asılmıştı. Arkada gördüğümüz saat kulesi de Sultan II.Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci yılı anısına 1901 senesinde inşa edilen saat kulelerinden birisi. İşgallerini her yere astıkları İsrail bayrakları ile belgelemeye çalışan işgal devletinde bizi karşılayan ilk şeyin bir İsrail bayrağı değil de lgbt bayrağı olmasının altındaki nedenleri iyi düşünmemiz gerekir.

Burası Yafa’daki Mahmudiye Külliyesi ve Camii. Yafa’da kalan son Osmanlı yapılarından biri olan külliye II.Mahmut zamanında Vali Muhammed Ebu Nebbut tarafından 1812’de yaptırılmış. Caminin avlusunun ve girişinin zaman içinde sürekli küçültülerek çevreden görünmesi engellenmeye çalışılmış.

Bir yandan kendilerini ispat etme çabası içerisindeyken bir yandan da Müslümanların izlerini tamamen silmek, onları görünmez ve duyulmaz yapmak için çabalıyorlar. Bu arkasındaki yapı İslam’ın siluetini bu topraklardan silmek için inşa edilmiş bir yapı. Boyu bu caminin görülmesini engelleyecek şekilde inşa edilirken, bu duvarın penceresiz olması da ezanın duyulmasını engelleme amacı güdüyor.

Burası Eriha’da bulunan Nebi Musa Külliyesi. Selahaddin Eyyubi, Hz Musa’nın kabrinin bulunduğuna dair rivayetler bulunan bu yere bir makam inşa ettirmiş. 1268’de Memlük Sultan’ı Zahir Baybars da bu mescidi inşa ettirmiştir. Osmanlıların da birçok restorasyon ve imar çalışmasıyla bugünkü haline gelmiştir. TİKA’nın da burada restorasyon çalışmaları olmuş. 

“Selahaddin Eyyubi, rivayetlere göre Paskalya zamanı kutlamalar için Kudüs’e akın eden Hristiyanların sayısının 50-60 bini bulduğunu fark etmiş ve bunların yarısının savaşacak yaşta olsa 20-30 bin kişilik bir güce karşılık geleceğini düşünmüştür. Büyük öngörüsü ile Kudüs’ü gelecekteki tehlikelerden korumak için bu kalabalığı Müslüman nüfus ile dengelemenin yollarını aramış ve nihayetinde Müslümanların Kudüs’te Paskalya günlerinde kutlayacağı Nebi Musa Şenliklerini ihdas etmiştir. Nisan aylarında bu mescidden bayraklar ile Kudüs’e yürüyüş düzenledikleri bir haftalık etkinlik olarak Osmanlı döneminde de devam eden bu gelenek 1920’ye kadar sürmüştür. Nebi Musa kutlamaları aynı zamanda Filistin halkının İngiliz işgaline karşı gerçekleştirdiği devrimi ateşleyen kıvılcımı olmuştur. 1920’de siyonist çetelerle Arap köylülerin arasında yaşanan çatışmalar şenliğin ana gündemiydi. İngilizlerin doğrudan yönetiminin doğurduğu öfke de eklenince şenlikler halk ayaklanmasına dönüştü. Bu tarihten sonra da Nebi Musa yabancı işgaline karşı direnişin ve isyanın sembol mekanlarından biriydi. Bu yüzden sonraki senelerde Nebi Musa şenliklerini engellemek için İngilizler, Ürdün yönetimi ve İsrail ellerinden geleni yapmıştır.” [3]

Yakın zamana kadar ailesiyle birlikte çölde yaşamayı göze alma pahasına buranın bakımıyla ilgilenen kişinin vefatı sonrası sahipsiz kalan mescidde 26 Aralık 2020 gecesi Filistinli tanınmış DJ Sema Abdülhadi ve arkadaşları, külliyenin içinde kadın erkek karışık, müzikli ve danslı bir parti düzenledi. Olayı duyarak Kudüs’ten koşup gelen gençler duruma müdahale etmeseydi, çılgın eğlence muhtemelen birkaç saat devam edecekti. Bu olay bize mescidleri ihya etmenin, korumanın da önemini acı bir şekilde gösteriyor. [4]

Kıyame Kilisesi’ndeki ahşap merdiven 1852’den beri oradadır ve hiç kimse de onu yerinden oynatamaz. Hristiyanların kilise üzerindeki egemenlik yarışı ciddi bir çatışma haline dönüşünce, Sultan Abdülmecid bir ferman yayımlayarak ‘’Kilisenin mevcut statükosunun olduğu şekliyle korunması ve herkesin o anki kendi görev alanlarında sabit kalması’’ esasını getirmiş. [5] Kudüs’e ulaştığında bir Ermeni görevli pencereyi sildiği için merdiven de orda dayalı duruyormuş. Bu yüzden bu merdivenin de olduğu gibi bırakılmasına karar verilmiş. Bu merdiven, Müslümanların bu kutsal şehirdeki adil yönetimini sembolize ediyor. 

Burası Kudüs Eski Şehir’in El-Halil kapısı. En önemli kapılarından biridir. Hz Ömer de bu kapıdan giriş yapmıştır. Girişte gördüğümüz kitabede La İlahe İllallah İbrahim Halilullah yazıyor. La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah da yazılabilirdi ama tarih boyunca neden sadece Müslümanların hakimiyetindeyken Kudüs’te selametin olduğunun, adaleti nasıl tesis edip hoşgörüyle yaklaştığının bir kanıtı olarak sadece Müslümanlar değil Hristiyanlar ve Yahudilerce de ata olarak kabul edilen Hz İbrahim’in ismiyle yazılmıştır bu kitabe. 

Hemen sağında gördüğümüz şey ise Mezuza. Mezuza, Yahudilerin ev, kapı girişlerine astıkları, içinde Tevrat’tan metinlerin bulunduğu ve kendilerini koruduklarına inandıkları bir kutu. Girip çıkarken buna dokunur ve öperler. Buraya asılmasındaki mesaj da açıktır. Burası bizim evimizdir diyorlar. Sadece bu kapıda da değil 1967’deki 6 Gün Savaşı’ndan sonra alınan eski Yeruşalayim şehrinin bütün kapı girişlerine mezuzalar takılmıştır. [6] Aynı karede hem bu kitabenin hem de mezuzanın olması her şeyi özetliyor aslında.

Sol alttaki resimde Şam kapısına yakın Eski Şehrin surları ve sonradan yerleştirilmiş bir simge görüyoruz. Bu yapmak istedikleri tapınağın bir simgesi. Sağdaki resim ise Kudüs’te inşa edilmiş İsrail Müzesi. Burası dev bir açık hava müzesi, inşa etmek istedikleri Süleyman Mabedi’nin detaylı bir maket bulunmakta. Daha küçüklükten itibaren çocuklarını yapmak istedikleri mabedin maketleriyle büyütüyorlar. Mescid-i Aksa’da sanal gözlüklerle bu tapınağı izliyorlar. Nasıl bir ciddiyet ve inatla yürütüyorlar çalışmalarını.

Süleyman Mabedi inşa edildiğinde koyacakları altın menorayı Hurva Sinagogu önünde sergiliyorlar. Her gün işe, okula gidip gelirken bunun önünden geçiyorlar ve bunu koyanın kendileri olacağı hayalini kuruyorlar. Bunları gördüğümde biz bu çabanın şu an neresindeyiz diye düşünmeden edemedim.

Hz. Davud’un makamının olduğu yerde Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan çinilerin 2012 senesinde söküldüğünün resmi. Şu an bu çinilerin sadece tavana yakın kalmış küçücük parçalarını görebiliyoruz.

Nebi Davud Kapısında 1948-1967 yıllarında İsraillilerle Ürdünlülerin arasındaki çatışmalardan kalan mermi izlerini görüyoruz. Ama asıl dikkatimizi çeken şey silinmek üzere olan kitabe. Bu kitabeler, eserlerle birlikte bizim de oradaki hatıramızın, izlerimizin silinmesini istiyorlar. Onların simgelerine ve şiarlarına bağlılıklarıyla, çabalarıyla bizim durumumuz hakkında biraz düşünmemiz gerekiyor.

Kabirler yok edilerek inşa edilen Tolerans Müzesi (kırmızı dikdörtgen içinde).

Tarihi, şehre Müslümanların ilk geldiği 638’den hemen sonraya kadar uzanan Mamilla Mezarlığı, bugün, İsrail işgalinin en somut ve en yoğun şekilde yaşandığı yerlerden biridir. Tarih boyunca on binlerce Müslümanın medfun bulunduğu bilinen mezarlık, günümüzde halka açık bir parka dönüştürülmüştür. İsrail, kalan mezarları da tamamen kaldırmayı, bölgeyi tümüyle ele geçirmeyi planlamaktadır. Eski imparatorluklar döneminde toplam alanı 130 dönümü bulan mezarlık, bugün yalnızca 20 dönüm. İşgal edilen bir Müslüman mezarlığında, yok edilen kabirlerin üzerine kurulan müzenin ismi, adeta İslâm dünyasıyla alay etme adına “tolerans, hoşgörü ” olarak seçilmiş. [7]

Aynı şekilde İşgal yönetimi Mescid-i Aksa´ya bitişik olan Babu’r-Rahme Mezarlığı´nın bir bölümüne el koyarak Telmud bahçesine dönüştürmüş ve Müslümanların söz konusu bölgeye defnedilmesini yasaklamıştı. Yanında bulunan Yusufiye mezarlığına da aynı şekilde saldırılar gerçekleşiyor. Buradaki mezarlara zarar veriyor, çöplerini atıyorlar.

Bu mezarlıkta 70 kadar sahabenin kabri var. Şeddad b. Evs ve Ubade b. Sabit’in mezarları bunlardan ikisi.

Babu’r-Rahme Mezarlığı’da kırılan mezarlardan birisini görüyoruz. Arşiv tutmanın da önemini anlıyoruz buradan. 

El-Halil şehri bizi en çok etkileyen ve üzen yerlerden biriydi. İnsanlar ciddi bir sefalet içerisinde ayakta kalmaya çalışıyorlar. Dükkanların çoğu kapalı. 

İsrail, El Halil'deki Harem-i İbrahim Camisi'ni Müslümanlara kapattı

Harem-i İbrahim Camii’nin durumu da El-Halil şehri kadar mahzun. 25 Şubat 1994’te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine Baruch Goldstein adlı bir çocuk doktoru ateş açıyor ve 29 kişiyi şehit edip 125 kişiyi yaralıyor. Daha sonra cemaat tarafından orada linç ediliyor. Pencerelerden kaçmaya çalışan kişileri ise dışarıda bekleyen İsrail askerleri öldürüyor. Yaralılara ulaşılmasına hastaneye sevkine de engel oluyorlar. Yahudi fanatiğin eyleminden sonra cami 9 ay tadilat nedeniyle kapatılıyor ve yeniden açıldığında ise yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde ikiye bölünüyor. Cami kısmına kameralar yerleştiriliyor ve girişi de manyetik kontrol cihazları konuluyor. Dahası müezzin mahfilini özellikle sinagog kısmında bıraktıkları için ezanı ancak müsaade edildiği takdirde okuyabiliyor müezzin. Cumartesi günleri ve sık sık belli vakitlerde de ezan okunmasına müsaade edilmiyor. Bu saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise Kiryat Arba’da kaldırım üzerinde anıtı bulunuyor!

Kudüslü İmad amcayla da tanışma imkanımız oldu. Burak duvarına ulaşan tüneller bulunduğu için Yahudiler tarafından dükkanına milyon dolarlar teklif edilmesine rağmen dükkanın satmayan murabıtlardan birisi. Ağır vergiler ve yaptırımlar altında varlık mücadelesi veren Filistin halkına yardım eden TİKA’nın sembolünü gördüğümde gurur duydum ve bu çalışmaların ne kadar önemli olduğunu anladım. [8]

Musa Hicazi ile de tanışma imkanı bulduk ve bizi Burj el Lak Lak’da ağırladı. Kendisi İstanbul Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliğinden mezun olmuş ve Mescid’i Aksa ve çevresindeki yapıların restorasyon işleriyle uğraşıyor.

“Burj el Lak Lak, Kadim Kudüs’ün kuzeydoğusunda bulunan bir dernek. Mescid-i Aksa’ya birkaç yüz metre uzaklıkta. Zamanında Ariel Şaron bu bölgeye bir Yahudi yerleşimi inşa etmek ister. Bunun üzerine harekete geçen Filistin halkı, pek çok yıkımla karşılaşmalarına rağmen nihayetinde derneği inşa ederler.

Yıkımlarının Filistinlileri yıldıramayacağını bilen işgal devleti, en büyük tehlike olarak gördüğü bilinçli Filistin gençliğine de savaş açmış durumda. Ancak bu savaş, gizli ve belki de daha tehlikeli olabilecek bir savaş. Israil’de uyuşturucu satmak, dağıtmak ve kullanmanın çok ciddi hapis cezaları varken, Kudüs’te bir çocuğun uyuşturucu kullanması suç bile değil.. İşgal devleti uyuşturucunun yayılmasını ve kullanılmasını kolaylaştırarak karşısındaki en büyük direnci kırmak, geleceğin beyinlerini uyuşturmak istiyor. Burj el Lak Lak, Filistinli gençlere sahip çıkıp onların enerjisini yönlendirebilmek açısından çok önemli bir konuma sahip. Dernekte çocuk ve gençlerin hem güzel vakit geçirip hem de yeni şeyler öğrenebilecekleri spor, dil kursu, el işleri gibi pek çok çeşitli sosyal aktivite imkanı bulunuyor. Ayrıca işgalin bir diğer mağduru kadınlar için de psikososyal destek hizmeti sunuyor, burada yaptıkları çeşitli el işleriyle hem vakit geçirip hem de aile ekonomilerine katkıda bulunabiliyorlar.

Derneğin başkanı Aksa savunmasında Kudüs gençliğinin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilen ve her ziyaretçisine anlatan Musa Hicazi abimiz. Eğitimini Türkiye’de tamamlamış ve Kudüs’ü ziyaret eden Türk kafilelerini dernekte ağırlayıp her seferinde Filistin-Türkiye kardeşliğini bir kez daha hatırlatıyor.” [9][10]

***Eriha’da bulunan ve Dünya’nın dört bir tarafına dağılmış Filistinlilerin bir gün atalarının göç ettirildiği topraklarına dönme ümidini simgeleyen anahtar sembolünü görüyoruz. Ve bizim de içimiz umutla doluyor. Umuyoruz o günler yakındır ve biz de buna hizmet edenlerden olabiliriz.

_______________________________________________________________________________________________________________

() Bu izlenimler, Neva talibelerinden Büşra Gönülal tarafından kaleme alınmıştır. Anılarını yazarak kalıcı hâle getirmesi ve istifadeye sunması ricamızı kırmayan sevgili öğrencimize gönülden teşekkür ederiz. (Kulliyetu Neva)*

Kaynakça:

[1]Filistin Hakkında Yanılgılar - Ahmet VAROL, S 27-29.

[2]https://www.istanbulunsirlari.net/kubbetus-sahradaki-israil-bayragini-indiren-turk/

[3]Arz-ı Mukaddes Kudüs - Erkan AYDIN, S 286

[4]https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/neb-ms-2057273

[5]Kudüs Yazıları - Taha KILINÇ, S 129

[6]http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&view=article&id=13:mezuza&catid=79&Itemid=123

[7]https://www.gzt.com/mecra/kuduste-bir-mahzun-mezarlik-3469841

[8]https://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/bedeli-ancak-kan-olan-kuduslu-imad-in-bakkali-h26778.html

[9]https://www.facebook.com/1715955111955997/posts/1805801016304739/

[10]https://www.youtube.com/watch?v=vrp8mS-wA34

Takip et: