Neva Arapça’dan mezun olan ve temel İslami ilimler alt yapısına sahip öğrencilerimizle bu dönem Arapça olarak Endülüslü ilim adamı İmam Şatıbı’nin el-İ’tisam eserini okumaya başladık.
İslam’ın inanç-eylem/ iman-amel anlayışını ve bu anlayışla çelişen teorik ve pratik yaklaşımları akli ve nakli deliller çerçevesinde ele alan bu eser yoluyla; tarihteki ve günümüzdeki ilgili meseleleri değerlendirmede temel bir ölçüt ve doğru bir yöntem edinmeyi, iman ve amelin düzeltilmesiyle kulluğu yaratıcının istediği şekilde yerine getirebilmeyi amaçlıyor, umuyoruz.
Hem dersin takipçilerine hem de genele yönelik bir faydaya vesile olması niyetiyle ders notlarını düzenli yayınlamaya çalışacağız.
İlk özet talibemiz Rüveyda Ateş’ten…
ŞATIBİ’NİN DÖNEMİNDEKİ ENDÜLÜS’TE İLMİ, SİYASİ, SOSYAL HAYAT
Endülüs’ün Gırnata kentinde doğan Ebu İshak ibrahim b.Musa eş-Şâtibî, Hicri 8/miladi 14. Yy önde gelen bilginlerinden birisidir. Maliki kültürü içinde yetişmiş müctehid bir hukukçu olmasının yanında o, hadis, tefsir, edebiyat ve Arap dili alanında eserler vermiştir. En fazla temayüz eden yönü ise fıkıh usûlü ve nahivdir. Biyobibliyografik eserlerde, doğum yeri, hoca ve talebeleriyle eserleri dışında hayatına ait geniş bilgilere ne yazık ki rastlanmamaktadır.
İlim adamlarının fikirlerinin şekillenmesinde hocaları ve derslerine katıldıkları alimler kadar; yaşadıkları dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel durumları da etkilidir.
➢ Siyasi Durum: İmam Şatibi’nin yaşadığı dönemde Gırnata Beni Ahmer/Nasri Devleti’nin başkentidir. Şatibi’ nin hayatının büyük bölümü Muhammed el-Gani Billah yönetimine denk gelmiştir. Özellikle Sultan Muhammed’in tahttan uzak kaldığı üç yıl içerisindeki kargaşa ortamında alimlerin ülkeyi terk ettiği yönünde veriler bulunmasına ve Şatibi’nin eserlerinde, ahlaki ve sosyal bozukluklara işaret etmesine edilmesine rağmen o döneme ait siyasi şartlarla ilgili detaylı bir bilgiye rastlanmamaktadır. Kaynaklarda aktarılanlara göre Beni Ahmer Devleti, yöneticileri/sultanları arasındaki siyasi çekişmelerin yanısıra her an saldırmak üzere bekleyen ve iç çekişmeleri fırsat bilen dış düşman, İspanya Hristiyanlarından da sıkıntı çekmiştir. İki yüzyıldan fazla süre boyunca müslüman memleketlerden uzakta kendisini kuşatan düşmana karşı cihat etmiş olması ve Hristiyanlar tarafından ele geçirilen yerlerden kendisine sığınan müslümanlara kol kanat germesi bu devletin en önemli meziyetlerinden birisidir. Yine bu devlet döneminde siyasi alanda ulemanın da ciddi bir ağırlığı olduğu anlaşılmaktadır .İnsanları bilinçlendirme, düşmana karşı uyarma ve dirençlerini yükseltmede önemli bir fonksiyon üstlemişler sadece dil ve kalemle cihat etmekle kalmayıp bizzat Hristiyanlara karşı savaşlara katılmışlardır. İmam Şatıbi de bu devletin yaklaşık dört sultanı ile aynı dönemlerde yaşamıştır. Hayatıyla ilgili yazılanlarda siyasi çekişmeler ve yaşanılanlarla bir alakası olduğuna dair bir bilgiye rastlanmamakta, ilim ve öğretimle, sünnete davet ve bidatlardan alıkoymakla meşgul olduğu bilinmektedir. Ki zaten bu da devletlerin kurulması ve ayakta kalması için en önemli sebeplerin başında gelmektedir.
➢ Sosyal Durum: Endülüs şehirlerinin işgal edilmesiyle burada yaşayanlar Gırnata’ya göç etmiş ve bu şehirlerin sosyal yaşantısını değişikliğe uğratmıştır. Sosyal yaşantının bir bölümü olarak dini hayatta bazı olumsuzluklar meydana gelmiş ve bidâtler yayılma zemini bulmuştur. Bu değişimlerin ulaştığı noktada gerçek anlamda dini yaşantıya davet eden alimler dahi kitap, sünnet ve selef-i salih’in denilen ilk dönem Müslümanların yaşantısından uzaklaşmakla itham edilmişlerdir.
İmam Şatibi’nin bidâtlar karşısında takındığı tavrın bir sonucu olarak El’itisam adlı müstakil bir eser kaleme alınmasında bu veriler çerçevesinde değerlendirilmelidir.
➢ Kültürel Durum: Gırnata’da ilim ve kültür hayatı, siyasi ve sosyal alanda yaşanan olumsuzlukların aksine oldukça olumlu bir görünüm izliyordu. Kuran, hadis rivayeti, fıkıh ve nahiv en çok rağbet edilen ilimlerin başında geliyordu. Fıkıh mezhebi olarak ise Maliki mezhebi yaygındı. İmam Şatibi’nin fıkıh ve nahiv alanında uzmanlaşmış olmasını bu açıdan da değerlendirmek gerekir. Gırnata’daki fikri gelişmenin en önemli sebebi olarak sultanların ilim adamları ve edebiyatçıları himaye etmeleri gösterilmektedir. Bu dönemde pek çok alimin yetişmesinde ciddi bir ağırlığı olan özellikle “El-Cami’ül A’zam ve Nasriye Medreseleri” bulunmakta idi.
Yine Şatıbi’nin yaşadığı hicri sekizinci yüzyıl hem Doğu hem Batı’da ilmi hareketlilik ve önemli şahsiyetlerle dolu bir asırdır. Doğuda İbn Kayyım, İmam Zehebi, İbn Kesir gibi isimler Batı’da ise İbn Cüzey, İbn Lübb, Ebu Hayyan, İbn-i Haldun ve İbn’ül Hatib’in bu dönemlerde yetiştiğinin bilinmesi dönemin ilmi seviyesini ölçmek için yeterli görülebilir.
➢ Ekonomik Durum: Gırnata’da Akdeniz ticaretinde meydana gelen değişmelerin etkileri görülmeden önce, kırsal kesimlerde tarım ve hayvancılık kentsel kesimlerde ise el sanatları gibi ekonomik faaliyetler gözükmektedir. Üretim daha çok kırsal kesimlerde, tüketim ise kentsel kesimlerde yaygındır. Fakat Akdeniz ticaretinin etkisinin görülmesi ile üretim yükü kentsel kesinlere doğru bir kayma yaşamıştır. Bu yeni ticaret alanı ise beraberinde bakır dinarın kabulünü, yeni hukuki problemleriyle Gırnata’daki yaşam tarzını etkilemiştir. Özellikle Şatıbi’nin yaşadığı dönemde ekonomik durumun zayıfladığı hatta beyt’ul mal’ın kale surlarını yenilemekten aciz kalmasıyla ulemaya halka yeni vergiler koyulması ve Hristiyanlara yiyecek ve giyecek gibi başka şeylerde muhtaç olunması halinde ehli harb için silah ve benzeri gibi satılması caiz olmayan şeyleri satma gibi hususlarda fetva sorulduğu zikredilmektedir. Endülüs’ün maddi anlamda yaşadığı bu darlığın Allah’tan uzaklık ve israf sebebiyle olması muhtemel görülebilir.. Dönemin meşhur vezirlerinden İbn Hatib de halkın aşırı şekilde süse düşkünlüğünden, şarkı ve müziğin, refahın ve gösterişin yaygınlığından bahsetmektedir.
“Nimet kemâle erdiği noktada zevalden korkmak lazım.”
Eserleri:
- El-Muvâfakat fî Usûli’ş-Şerî’a: Fıkıh usûlü ile ilgili bir eserdir.
- Unvânu’t Tarif bi Esrâri’t Teklif: Fıkıh usûlü ile yazdığı kitaba öncelikle bu ismi vermiş
sonrasında ise ismini“el-Muvâfakât” şeklinde değiştirmiştir.
- El-Mecalis: Sahih-i Buharî isimli hadis kitabının alış-verişlerle ilgili olan Kaitabü’l- Bey
bölümünün şerhidir.
- Şerhu’l-Elfiye: Dil bilimci İbn Malik’in nahivle ilgili olan “Elfiye “ isimli eserinin şerhidir.
- El-ifadât ve’l-İnşâdât: Edebiyat ile ilgili bir eserdir.
- Unvanu’l-İttifak fî İlm’i-İştikâk: Arap diliyle iligili bir çalışmadır.
- Makâsıdü’ş-Şafiye fi Şerhi Hulasati’l-Kafiye: Gramer(Kavaid) kitabıdır.
- Fetâvâ’l-İmam eş-Şatıbî: İslam hukukunun pratik yönüyle ilgili bazı meşelerini ihtiva eder.
9. El-İ’tisam: Bid’atlere karşı Kitap ve Sünneti savunan, bid’atin mahiyetine ve tehlikelerine işaret eden ve halk arasında yayılan hurafe ve bid’atleri açıklayıp tedavi yollarını gösteren kıymetli bir eserdir. Kitabın yazılış sebebinin anlatıldığı mukaddimede dinin gerek asli, gerek feri hükümleri alanına giren çeşitli konularda İslam’ın ruhuna ters düşen yeni anlayış ve uygulamların ortaya çıktığından söz edilmekte ve imamlık -hatiplik gibi görevler üstlenen müellifin bu hususta karşılaştığı güçlüklere temas edilmektedir. Kitabın tashih ve tanıtımını üstlenen meşhur İslam düşünürü Muhammed Reşid Rıza, eserin mukaddimesinde şunları söylemektedir: “Şayet bu kitap, Müslümanlar arasında ilim ve din alanlarının zaafa uğradığı bir dönemde telif edilmiş olmasaydı, Sünnet’in ihyası, ahlakî ve ictimaî alanların ıslahında yeni bir hamlenin başlangıcı olabilir, müellifi de bu eseri ve bunun bir diğer benzeri olan –ancak daha önce eşine rastlanmayan- el-Muvafakat adlı eseri sayesinde İslam’da en büyük müceddidler arasında sayılabilirdi. Bu eserlerin müellifinin çalıştığı alanlardaki konumu, ictimaî ilimlerde bilge kişiliğiyle tanınan Abdurrahman b. Haldun’un kendi alanındaki konumu gibidir. Her ikisi de önceden söylenmeyenleri söylemişlerdir.”
Kitap on bölümden oluşmaktadır:
- Bölüm: Bidat kavramının tarifi, bidat çerçevesine giren ve girmeyen inanç ve filler üzerinde etraflıca durulmuştur.
- Bölüm: Bidatın kötülüğü ve bidatçıların hem dünya hemde ahiret hayatı açısından akıbetlerinin hüsran olacağı temel fikri işlenmiş ve nakiller yapılmıştır.
- Bölüm: Bidat kavramının içerdiği alanlar ve bidatı icat edenin durumuna ayrılan bu bölümde alimlerin görüşlerine yer verilmiştir.
- Bölüm: Bidat ehlinin kendilerini haklı çıkarmak için yaptıkları istidlallerdeki yanlışlara tahsis edilerek birçok örnek zikredilmiştir.
- Bölüm: Dini ve akli hiçbir dayanağı bulunmayan hakiki bidatle aslı itibariyle dayanağı bulunmakta birlikte aldığı şekil açısından mesnetsiz kalan izafi bidat ele alınmıştır.
- Bölüm: Bidat sayılan davranışların dini hükmüne temas edilmiştir.
- Bölüm: İlke olarak ibadetler için söz konusu olan bidatın adetler için düşünülüp düşünülemeyeceği hususu tartışılmıştır.
- Bölüm: Bidat ; maslahat-ı mürsele ve istihsan arasındaki fark ele alınmıştır.
- Bölüm: Bidatçıların müslüman çoğunluğundan ayrılmasının sebepleri üzerinde durulmuştur.
- Bölüm: Kurtuluşa götüren hak mezhebin özelliklerine ayrılmış ve nasları doğru anlayıp açıklamada dikkat edilecek hususlara temas edilmiştir.
Özet: Rüveyda Ateş ~ Kulliyetu Nevâ ~