neva çeviri , öncü şahsiyetler ,

Şam Gülü Benân Ali Tantâvî'ye Dair Yeni Çevirimiz

Kulliyetu Neva Kulliyetu Neva Mar 31, 2021 · 3 dakika okuma süresi kişi tarafından kere görüntülendi.
Şam Gülü Benân Ali Tantâvî'ye Dair Yeni Çevirimiz
Paylaş

ŞAM GÜLÜ BENÂN ALİ TANTÂVÎ’YE DAİR YENİ ÇEVİRİMİZ

Nevâ ekibi olarak ilim tahsil ettiğimiz ve ikinci vatanımız saydığımız Şam topraklarından, Esed rejimi tarafından çıkmaya mecbur bırakılan meşhur davetçi Ali Tantâvî’nin kızı ve Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilâtı lideri İsâm Attâr’ın eşi Benân hanımın Mart 1981’de Almanya’daki evinde suikaste uğramasının yıldönümünde M. Vâil el-Hanbelî tarafından kaleme alınan “Otuz sekiz yapraklı bir Şam gülü bugün koparıldı” başlıklı yazısını sizler için çevirdik. 

Otuz sekiz yapraklı bir Şam gülü bugün, (17 Mart 1981) saat 9.30’da koparıldı…

Kendisinden bahsettiğimiz gülümüz, ruh ikizi ile evlendiğinde dikkat çeken bir şekilde eşinden, dünya zevkleri ve süsünden bir şey talep etmemiş; sadece Şam’da kalmaya devam etmeyi ve kendisini oradan ayırmamasını istemişti… Lakin yüce bir hedef ve şerefli bir amaç için oradan çıkmak zorunda kaldılar.

Bu Şam gülümüz Şam’dan zorla çıkarıldıktan sonra eşine yazdığı bir mektupta şöyle demişti:

“Nerede, hangi koşulda olursa olsun, senin yanında, en sade, en zor ve en tehlikeli hayatı yaşamak, gözümde en büyük, gönlüme en sevimli gelen şey olacak. Tüm bunlar Allah yolunda, İslam’ın ve Müslümanların maslahatı için olduğu sürece bu böyle kalacak.”

Erkekle kadın arasındaki hayali aşk hikayeleri bir yana; gülümüz, eşi ve sevdiği İsam’dan şöyle söz ediyordu: “Biz birbirimizin eşi, gönül ve fikir dostu, iman ve cihat arkadaşıyız.”

Aynı evde yaşamalarına rağmen, ona duyduğu zarif sevgisinden dolayı sevgi ve heyecan dolu mektuplar yazar, kocası da ona aynı şekilde karşılık verirdi.

Kalbine İslam nuru giren ilk kişinin kadın olması hiç abes değil. Kendini İslam yolunda feda eden ilk kişinin kadın olması da…

Allah sana rahmet eylesin, Şam’ın hanımefendisi. Tarihte bugün bir suçlu onu, Almanya’daki evinde katletti. Bu dehşetli olayı zikretme, elîm ayrıntılarına girme gibi bir niyetim yok.

Ne büyük bir facia. Şeyh Ali Tantavi’nin kızı, büyük davetçi, mücahit, üstaz İsam Attâr’ın eşi Benân’ı katlettiler.

Bu asrın Moğollar’ı ve zorbaları Suriye ulemasını ve önde gelenlerini beldelerinden çıkarmakla yetinmediler. Suriye’nin dışında da peşlerine düştüler ve onları köşeye sıkıştırdılar.

“Çocuklarımız veya gençlerimizden birinin ne zaman Allah yolunda şehit olduğunu duysam kendimi onun annesi, onu benim evladım olarak düşünürüm hep. Bu acıyı, salih bir evladını yitiren merhametli bir annenin acısı gibi iliklerimde hissederim.” Bu sözleri söyleyen Benân’ı katlettiler.

“Bir insan haksız yere bir başka insanı nasıl öldürebilir? Ne olursa olsun bir insan bir başka insana nasıl azap edebilir?” diyen Benân’ı suikastle öldürdüler.

Bugünkü sözlerim sadece bir kadın hakkında değil… Ender bir davetçi ve eğitimci, güzel duruşu ve davranışı ile parlak zekası ve İslami gayreti bir arada toplamış bir kadın hakkında. Tüm bu sözlerim dört dil konuşan ve onlarla Allah’a davet eden bir kadın hakkında.

Ailesi ve sevdiklerinden güzel tebessümü ve şefkatinden dolayı adını “İbtisâm” koymak isteyenler olurdu. Bazen de nazik muamelesinden ve başkalarının duygularına hassasiyetinden ötürü “Latife” diye adlandırmak isterlerdi. Eşinin arabasına, içinde bomba olabileceği korkusuyla ondan önce binmek için ısrar etmesi de, ruhunu onun için feda etmesi de Benân için hiç de şaşılacak şeyler sayılmazdı.

Davetin yükünü hayat arkadaşıyla birlikte taşıyordu. Eşine felç indiğinde, şöyle demişti:

“İsam, üzülme. Şayet yürümekten aciz kalırsan bizim ayaklarımızla yürürsün. Yazmaya gücün yetmezse bizim ellerimizle yazarsın. İnandığın ve takip ettiğin, bağımsız ve seçkin İslami yoluna devam et. Biz her zaman seninle beraberiz. Mecbur bırakılırsak da seninle kuru ekmek yeriz, çadırlardan bir çadırın altında uyuruz. İsam ben seni arkanda insanları gördüğüm için sevmiyorum, takdir etmiyorum. Sana; velev ki en yakın insanlar senden davandan ötürü vaz geçmiş bile olsa, her zaman hak ve hakikat üzere durabildiğin için hayranlık duyuyorum.”

Zorba mücrimler onu öldürmekle fikir ve parlaklığını söndürebileceklerini zannettiler.

Ama benzerlerini ve sevenlerini çoğalttıklarını bilemediler. Onu mücadele kahramanı, ümit ışığı ve Allah’ın izni ile sönmeyecek bir davet meşalesi yapmış oldular.

Benân…Yalnızca iki tane evladın var zannetme. Ben de kendimi senin evlatlarından sayıyorum. Eminim birçok insan da kendini bu şekilde görüyor.

Ona ve eşine olan sevgimden dolayı kızlarımdan birisinin adını Benân koydum, adını yaşatsın, ismi ve davası tekrar tekrar yankılansın diye.

Benân Hanım, senden müslümanın, tüm müslümanların babası olması gerektiğini öğrendik. Müslüman kadının tüm müslümanların sevecen ve şefkatli annesi olması gerektiğine de sen rehberlik etmiş oldun.

Bu kadarla iktifa ediyor ve diyorum ki: Şehadetin sana mübarek olsun. Rabbimizin izni ile randevumuz Firdevs-i Âlâ’da.

Şüphesiz Bilad-i Şam’ın zulüm ve günahlardan temizlendiği gün de gelecek.

| Muhammed Vail el-Hanbelî

| Çeviri: Kulliyetu Neva

Kulliyetu Neva
Kulliyetu Neva
Takip et: