“Kur’an mı ezberleyeyim, başka ilimler mi öğreneyim?”
Bazı dostlar bu soruyu soruyorlar. İşte cevabı; aslında Kur’an ilmin ta kendisidir. Allah Teala Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e “Sana ilim geldikten sonra onların hevalarına uyarsan Allah’tan (Allah’ın cezasından) seni kurtaracak ne bir yardımcı vardır, ne de koruyucu” (Rad,37) derken ve diğer başka ayetlerde de Kur’an’ı bu şekilde “ilim” olarak isimlendirmiştir. Peygamber Efendimiz’e ilimden her ne geldiyse o Kur’an’dır. Bu sebeple “Kur’an mı ilim mi” denemez. Aksine Kur’an ilimlerin başı ve anahtarıdır. İlimler ise Kur’an’ı şerh ederler ve tafsilatlı şekilde açıklarlar. Ama akıllarda bir soru kalıyor: “Biliyorum ki ideal olan; Müslümanın cehaletten kurtulmak ve daveti basiret üzere yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu ilimlerden asgari düzeyde öğrenmesi ve bununla birlikte Kur’an’ı hıfz etmesidir. Lakin öğrenim veya çalışma şartları, hayatın sorumlulukları ile beraber ona ayırabileceğim vakit sınırlı. Peki, ben bu vakte Kur’an ezberimi mi sığdırmalıyım yoksa tefsir, hadis, fıkıh ya da başka şer’i ilimleri öğrenmeyi bunun önüne mi almalıyım?”
Bu durumdaki -kız ve erkek- kardeşlerime tavsiye edeceğim denge şudur:
1- Ayetleri tedebbür ve tefekkür etmek ve manasının sana gizli kaldığı yerlerde tefsir okumak.
2- Delil getirme yeteneğini geliştirmek. Bu sayede karşılaştığın herhangi bir durumda ya da önünde bir anlaşmazlık olduğunda ya da sana bir soru veya şüphe yönelttiğinde ya da kendi nefsini sağlamlaştırmak istediğinde veya başkalarına öğüt vermek istediğinde o duruma uygun ayeti zihnine getirebilirsin. Ki bu gerçekten çok önemli, hatta en önemli maksattır.
3- En azından bazı sureleri sağlam bir şekilde ezberlemek. Namazda huşu sağlamana yardımcı olması için kıraatini çeşitlendirmek, ulaşım esnasında okumak ya da ruhun Allah’ın kelamına susadığı vakitlerde ya da kalbi Kur’an’dan uzak olan insanların saçma sapan fikirlerle hatta belki de vesveselerle heder ettiği vakitlerde okumak için ezberlemek.
Ben bu şekilde bir çalışmanın Kur’an hıfzına -ki bununla sürekli meşgul olanlar genelde gevşekliğe ve bezginliğe düçar oluyorlar- giriş mahiyetinde olduğuna inanıyorum. -
Şunu da ilave edelim ki günlük olarak kişinin Kur’an’dan belli bir miktarda muhakkak okuması gerekir. Çünkü Kur’an, suyun fidana hayat olduğu gibi kalplere hayat verir. Eğer biri derse ki; “Bu yukarıda zikrettiğin şeyler için vakit çok az.” Ben de ona derim ki; günlük olarak WhatsApp’da ve internet sitelerindeki sohbetlerde ve saçma sapan pek çok konuda ne kadar vakit kaybettiğini düşün. Ki bu sohbet ve saçma konular sonrasında susuzluk hissin artar ve bir de bunun ardından göğsünün daralmasından ve boşluk hissinden ötürü şikayet etmekle vakit kaybedersin… O halde düşün, vaktinin olduğunu göreceksin… Allah en iyisini bilir…
| Dr.İyad Kunaybi
| Bu yazı Neva talibelerinden Seda Ünel tarafından çevrilmiştir.