🌿
بسم الله الرحمن الرحيم
İLİM ÖĞRENENLERİN ÂDABI (Âdabu’l Mütaallimîn)
Hace Nasiruddin Tûsi
Tercüme: Hasan Bedel
İbn-i Sina Yayınları, Avcılar/İstanbul, Kasım 2018, 80 Sayfa, 12 Bölüm
“Gece uzundur, onu yatmakla kısaltma, gündüz aydınlıktır, onu da günahlarınla karartma.”
İlim talebi şu sınırlı alemde ruhi bir yükselişi ve doyumsuz bir hazzı yaşayabileceğimiz kıymetli bir ameldir. Eğer gerçekten insan ilimle tam manası ile amel ederse bilgi ebedi saadete ulaşmak için bir vasıta ve araçtır. [1] İlmin bize sağlayacağı ulvi mertebeyi Rasulullah (a.s) şu hadis-i şerifinde bildirmiştir: Kim bir ilim öğrenmek için bir yola süluk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler ilim talibinden memnun olarak kanatlarını üzerlerine gererler. Semâvat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler dinar da dirhem de miras bırakmazlar, lakin ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse bol bir nasip elde etmiştir. [2] Her kim ilim talep etmek istiyorsa bu yolda bu hadisi kendisine azık edinmeli ve doğru bir yöntemle ilim talep etmenin bilgisini araştırmalıdır.
Hiç şüphesiz ilim havzalarının talebeler için oldukça önemli iki vazifesi vardır. Bunlardan ilki bâtınî ve içsel temizliğe ulaşmak için ahlak dersleri ve bir diğeri ise hem dünya hem de ahiret için olan İslam ilimleridir. Ahlaki değerlere sahip olamamış birisinin ilahi ilimleri yaymasının bir değeri ve istenen etkisi asla olmayacaktır.[3] “İlim Öğrenenlerin Adabı” adlı bu özlü risale talebenin el kitabı olması bakımından basit, anlaşılır bir üslupla kaleme alınmıştır. Dolayısıyla ilim öğrenmeye yeni başlamış bir talebeye tahsil hayatı için bir kullanma kılavuzu niteliği taşımaktadır. Hace Nasiruddin Tûsi’nin elimizde bulunan bu risalesi bizlere; temel dini eğitimin asıl gayesini, talebe ile muallim ilişkisinin fıkhi ve örfi yönünü göstermekle birlikte eğitim ve öğretimde uyulması gereken prensipleri, talebelere verilmesi gereken bilgiyi ve öğretmenin hak ve sorumlulukları gibi konuları genel ve özet bir çerçeve içerisinde anlatmaktadır. [4]
Eserin ilk bölümünde müellif Hace Nasiruddin Tûsi’nin hayatından, yaşadığı dönemden, yapmış olduğu çalışmalardan ve ilim uğrunda vermiş olduğu fedakarlıklardan bahsedilmiştir. Akabinde ilmin mahiyeti ve değerine dair yazarımız öncelikle “İlim öğrenmek kadın erkek tüm Müslümanlara farzdır.” hadisi ile giriş yapmıştır. Tûsi devamla ilim üstünlüktür, demiş, bunu da Yüce Allah’ın Hz.Adem (as)’ı melekler üzerinde üstün kılması çerçevesinde ifade etmiştir. İlim, öğrenen için bir dayanaktır. [5] Kişi ilim ile kendisine faydalı olanı alır ve faydası olmayanı terk eder. İlim insanda böyle bir meleke geliştirir. Bu yola çıkan bir talebenin amaç ve niyeti bu sebeple çok önemlidir. İlim peşinde olan kimsenin niyet ve amacı işlerinde Yüce Allah’ın rızasını gözetmek, kendisi ve diğer insanlardan cehaleti ve bilgisizliği gidermek, İslam dinini ayakta tutmak için didinmek, imkan dahilinde kendine, yakınlarına ve diğer insanlara iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmek olmalıdır. [6] İhlasla edinilecek ilim noktasında da hangi ilmin talep edileceği önem arz etmektedir. İlim talebesi her bilginin en güzelini seçmeli, din işlerinde ihtiyaç duyduğunu öğrenmelidir. Bunların başında da delil ve kanıtlarıyla Allah’ı tanıma konusuna eğilmelidir. Bununla birlikte ilim talebesi üstat seçerken de, mübahase arkadaşını belirlerken de en bilgili, en dindar ve kendisi için iyi olanı tercih etmelidir. Seçiminin ardından o üstada devam etmeli, ona hürmet göstermeli, üstadına itimat etmelidir. İlim talebesi kendi namına kötü ahlak ve huylardan uzak durmalıdır. İlim yolunda son derece ciddi, dikkatli ve sabırlı olmakla gayreti hiçbir surette elden bırakmaması icap eder. Günün bereketli olduğu zamanlarını değerlendirilmelidir. Bu minvalde akşam ve yatsı namazı arası ve seher vakti bereketli zamanlardır. [7] Yeterli gayreti gösteren ilim talebesi burada zikredilen şu müjdeye erişebilecektir: “Âlim ölse de yaşar; cahil yaşasa da ölüdür.” (Hz.Ali r.a)[8]
İlim talebesinin en çok sakınması gereken özellik, Rasulullah (as)’ın da günde iki defa Allah’a sığındığı tembelliktir. Tûsi yemeği azaltmanın kişideki tembelliği ve uyuşukluğu gidermek için bir çözüm yolu olduğunu söylemiştir. [9] Kişi mizacına uygun hafif gıdalar tüketerek zihnini ve bedenin diri tutmalıdır.
İlim talebesi tekrarı hiçbir surette ihmal etmemelidir. Bunun için belirli tekrar miktarı belirleyip ona riayet etmelidir. Kitabımızda ayrıca günümüzde çok da örneğini göremediğimiz ama ziyadesiyle ihtiyacını hissettiğimiz bir maslahat daha yer almaktadır; mübahase. Mübahase fikir tartışmasıdır. İlim peşinde olan kimse mutlaka öğrendiği bilgiyi pekiştirmek için karşılıklı soru-cevap yapmalı, konuyu müzakere ve istişare etmelidir. İlim talebesinin daima şükür ve dua halinde olması da ilminin bereketine katkı sağlayacaktır. Yüce Allah’tan ilim öğrenme yolunda kendisi için başarı ve yol göstermesini istemelidir. Çünkü Yüce Allah, kim kendisinden yardım ve hidayet isterse onu muhakkak doğru yola iletir. [10]
Tûsi tevekküle dair de ilim peşinde olan kimsenin rızkı ile ilgili konulara gereğinden fazla kafa yormamasını, kendisini üzmemesini ve kalbini bununla meşgul etmemesini söyler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter!”[11] Kadim zamanlara baktığımızda da ilim ehli başkalarının mal ve varlıklarına tamah etmemek için önce bir zanaat öğrenirler ve iş sahibi olurlardı.
Son bölümlerde ise öğrenme yolunda dürüstlük ve dindarlığın öneminden, çok yemekten, haddinden fazla uyumaktan ve gereksiz şeyler hakkında çok konuşmaktan kaçınmayı tavsiye etmiştir. Şeyh Tûsi de geceleri yatmaz, ilmî ve bilimsel problemleri çözmekle meşgul olur ve sonra da: “Bu hazzı nerede tadabilir padişah çocuklar?” dermiş.[12]
Çokça namaz kılmayı ve bunu da huşû ve huzû ile yerine getirmeyi eklemiştir. Ona göre huzû, tazim etmek, ululamak, yüceltmek, secde etmek, boyun eğmektir. Istılâhî olarak Allah karşısında bedenin bütün azalarıyla alçak gönüllülük göstermesidir. Bir başka ifade ile huzû, Allah karşısında zâhiri tevazudur. Huşû ise alçak gönüllülük ve ulu bir kişi karşısında kendini değersiz görmektir. Istılâhî olarak Allah’ın karşısında kalbinde kendisini küçük görmesidir. Bir başka deyişle kalbî ve inançsal alçak gönüllülüktür. [13] Hafızayı güçlendiren ve zayıflatan, rızkı artırıp engelleyen ve ömrü uzatıp kısaltan etkenleri de maddeler halinde dikkatimize sunmuştur. Hafızayı güçlendiren etkenlere örnek verecek olursak, benimseyerek ve huşû içinde gece namazı kılmak, Kur‘an-ı Kerim‘i yüzüne bakarak okumak, bal yemek diyebiliriz. [14] Ayrıca günümüzde daha çok akciğer rahatsızlıklarında alternatif tıbbın önerileri arasında duyduğumuz akgünlük otu, yaygın adıyla günlük sakızı da hafızayı güçlendiren etkenler arasındadır. Rızkı artıran etkenlere geldiğimizde de çokça şükretmek, sabah erkenden kendi işinin başına geçmek, her zaman abdestli olmak gibi hususlar zikredilmiştir. [15] İlgili maddeleri okuduğumuzda bu bilgilerin bizim geleneğimizde çok meşhur olan Âlim Burhaneddin Zernuci’nin Ta’lim-ül-Müteallim eserinde aynı başlıkla verilen nasihatleriyle benzeştiğini göreceğiz. Bu iki âlimde ortak nasihatlerin olması şu sözü hatırlara getiriyor: “Bilgi, büyük şahsiyetlerin ağızından dökülen cümlelerdir!”[16]
Kitabın maddeler halinde yazılmış olması istifade açısından dikkat çekici olmuştur. Kitapta geçen hadisler tahriç edilmemiştir. Hem bu nedenden ötürü hem de Tûsi’nin Şii bir gelenekten gelmesi dolayısıyla Ehli Sünnetin delil aldığından farklı rivayetler içerebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Risalede çok defa gördüğümüz “Şöyle derler” şeklindeki ifadeler de dönemin âlimlerinden yahut o kültüre ait özlü sözler şeklinde düşünülebilir. Hasılı bir solukta okunacak bu kitap bir yol arkadaşı mesabesindedir.
* Bu değerlendirme Neva talibelerinden Ayşe Şahin tarafından yapılmıştır.
[1] Hace Nasiruddin Tûsi, İlim Öğrenenlerin Adabı, S.24.
[2] Buhari 10, Ebu Davud 1, Tirmizi 19, İbni Mace 7.
[3] Çevirmenin Önsözü, S.7.
[4] Çevirmenin Önsözü, S.8.
[5] Birinci Bölüm, S.25.
[6] İkinci Bölüm, S.27.
[7] Dördüncü Bölüm, S.35.
[8] Dördüncü Bölüm, S.36.
[9] Dördüncü Bölüm, S.37.
[10] Beşinci Bölüm, S.43.
[11] Talak Suresi, 3.Ayet.
[12] Altıncı Bölüm, S.47.
[13] Onuncu Bölüm, S.57.
[14] On Birinci Bölüm, S.59.
[15] On İkinci Bölüm, S.65.
[16] Dokuzuncu Bölüm, S.53.